Ana içeriğe atla

Kayıtlar

KENDİNİZİ TANIMAYA ÇIKIN

Merhaba eğer bu yazıyı okuyorsan seninle birlikte keşfedeceğiz buna hazır ol! Başlıyoruz :) Öncelikle seni belki derinlemesine belki yüzeysel tanıyan bir çok insan vardır etrafında ama bir kişi var ki seni her şeyinle bilen ve tanıyan o da senden başka kimse değil. Yaptıkların yapacakların neye nasıl tepki vereceğine kadar kendin hakkında her şeye hakim olan tek bir kişi var o da SENsin. Gel gelelim seni sana tanıtmaya. İddialı ama anlamsız bir cümle gibi gelebilir ama sosyal çevremizdeki insanları tanımaya çalışırken (kimin ne düşündüğü , kimin ne yapmak istediği ve bizim hakkımızda ne düşündüğü gibi)  kendimizi unuttuğumuzda inkar edemeyeceğimiz bir gerçek. Mesela herkes bir hayat arkadaşı olsun ister ama ömrünü geçirmek isteği insanı tam olarak düşünmez düşünse bile bunlar yüzeysel kalır iyi bi insan olsun, güleç olsun vb. gibi ama kimse oturup istediği insanı gözümüzde canlanacak kadar iyi anlatamaz. Bu biraz küçük ve sınırlı bir örnek ama burada anlatmak istediğim kısım kendimizi
En son yayınlar

Bir Düşün Ne Hissetti...

    Merhaba arkadaşlar yine uzun bir aradan sonra yazıyorum. Gerekli olan disiplini hala sağlayamadım ve ne yazıcam diye kendimi yedim durdum ama yine aklımdan geçenler dışında yazacak bir şeyler bulamadım.       Öncelikle girizgahımızı yazımın daha net bir şekilde ve anlaşılabilir olması için bilgilendirme şeklinde başlayalım. Hala çözülemeyen sırlarıyla tüm Dünya ya hüküm eden bir organdan bahsedeceğiz. BEYİN ! Beyin sayısız sinir hücresinin bir araya gelmesiyle oluşan 1.5 kilodan hafif bir organımızdır. Çözebildiğimiz kadarıyla bahsedecek olursak beyinde ayna nöronlar(sinir hücreleri) denen bir gurup özelleşmiş hücre gurubu vardır. Bu hücrelerin amacı taklit etmektir. O yüzden ayna nöronlarının temel amacı ilk zamanlardan itibaren (doğduğumuz andan itibaren ) vahşi doğayı taklit ederek hayatta kalma becerileri geliştirmeyi amaçlamaktır ama insan beyni (bildiğimiz) en gelişmiş beyin yapısı olduğu için bu yapı bize sadece basit taklit becerisi sağlamakla kalmıyor aynı zamanda empati

Tatil Ortasından

Tatil benim de hakkımız deyip hazır karda yağmışken tatile çıkayım dedim. Başlık gibi size tatilimin tam ortasından yazıyorum bir hafta sonra yine o yoğun koşuşturmaya geri dönüyorum :) Size biraz tatilimin nasıl gittiği hakkında  yazmak istedim.  Üç gün bile olsa ciddi bir şekilde tatile ihtiyacım vardı. Çünkü çok yoğun bir dönem geçirdim. Hatta yoğun kelimesinin yoğunluğunu ilk defa bu kadar  çok hissettim diyebilirim :) Bunun gibi geçecek çok zamanım var ama istediği kadar yoğun olsun hiç sorun değil çünkü bu tempo insanı zorunlu bir şekilde hareket etmeye zorluyor ve bence bu boş boş oturmaktan çok daha iyi. Tatil planı olarak hiç bir şey yapmamayı planladığınızı düşünün. İnanınki hiçte kulağa geldiği gibi hoş olmuyor. Harekete muhtacız ve her ne kadar bu zorunlu koşuşturmadan memnun olmasak ta aslında onu seviyor ve her daim ona ihtiyaç duyuyoruz. Zorunlu yada değil hareketsiz kalmamanız dileğiyle :)  

BELİRSİZLİKLER

Anlaşılmazdır insanoğlu hemde çok büyük oranla. Çevremizde ki insanları TAM anlamıyla anlamanın ne kadar zor ve hatta bazen imkansız olduğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Çevremizdeki insanlar kadar bizlerde öyleyiz aslında. Benim bir düşüncem var biliyorsunuz "Yanımızdan öylece sessiz sedasız geçen herkes bizim hayatımız için birer figüran ama gel gör ki biz de diğer insanların yaşantısında bir figüranız." Yani herkes bize göre ne kadar anlaşılmazsa bizde diğer herkes için en az o kadar anlaşılmazız. Kendimize başkasının yerinden bakamıyoruz ama zaman zaman insan kendini bile anlayamıyor. Etrafında dönen olayları , kendisinin olaylarının içindeki yerini ,olayların nasıl böyle bir hal aldığını çözemez ve birden kendisini kocaman bir karmaşıklığın içinde bulur.Bazen insanın nefesi çıkmaz , sanki etrafındaki herkes ellerini senin boğazına dolamış gibi gelir ve sen bir saniye durup ardına baktığında nasıl bu hale geldiğini anlayamadığın kaosun ortasında bulursun kendini. Haya

KONUŞAN SESSİZLER

Merhaba değerli okuyucu arkadaşlarım (tabi okuyanım olursa). Bu ilk yazım olacak ama son mu onu inanın bende bilmiyorum. Gün içinde binlerce kelimeyi boşa harcamaktan vazgeçip sessizliğimi burada bozar mıyım? İnanın hiçbir fikrim yok. Çok tuhaf bir başlık geldi di mi? Konuşan insan nasıl sessiz olur? Kavramsal açıdan baktığımızda çok aptalca ve saçma. (Hiç alışık olmadığım bi' cümle olurdu açıkçası. J ) Ama oluyor işte binlerce kelimeyle yüzlerce cümle kurarken seni anlatan bir cümle kurmadan yaşıyorsun. Herkes senin hakkında farklı bir karakter analizi yapıyor ve hepsi söylediğinin doğruluğuna öylesine inanıyor ki sende karşısına geçip sessiz bir hı hı çekiyorsun. Kendine bile itiraf etmediğin gerçeklerin başkalarının yanlışları arasına saklanıyor. İçinde yavaş yavaş büyüyor sessizliğin ve sen ona inat daha çok konuşmaya başlıyorsun. Savaşı kim kazanacak. Kim vazgeçecek kararlılığından. Sen, sessizlik, ve o kapanmayan çenen… Hangisi kaldıracak zafer bayrağını? Hala savaşıy

Kendinizi Bulun

İçinizi bir dinleyin. Ne yapmak istiyorsunuz ? Deliler gibi şarkı söylemek , dans etmek ve daha niceleri. Dilerseniz bunlar yerine bunları niye yapmadığımızı/yapamadığımızı konuşalım. Bunlar için size birkaç neden sunabilirim. Utanmak , korkmak , yapamayacağımızı düşünmek gibi. aslında fark etmişsinizdir ki ne kadar şık çoğaltırsam çoğaltayım ya kendinden önceki şıkkın bi sonucu ya da nedeni olan bir şık karşımıza çıkıyor. Nedenler çoğaltılabilir ama bunların hepsi tek birden çıkma o da KORKULAR. Peki neyin korkusu bu bir sürü neden oluşturup adeta bizi bir zincir gibi sarıp kımıldamamızı engelliyor. Hepimiz yaşamak için en mükemmel özelliğimiz( bence tabi ) olan adaptasyona ihtiyacımız olması. Onun sayesinde her yere her koşula uyum sağlayabiliyoruz. Buraya kadar hiç bir sorun yok ama uyum sağladığımız toplum hayatı işleri bozuyor. Toplumda bir yerlere gelmeli ve kendi hayatımızı idam ettirmeliyiz bunun için ise alttan yukarı tırmanmalı ve herkes gibi ( buna NORMAL olmak diyiyorlar )

DUYGU SELİ-1-KORKU

Merhaba arkadaşlar.  Hep geç kalıyorum.  Çünkü bi düzenim yok. İki yayınım arasında bazen bir kaç gün bazen aylar oynayabiliyor ama bu son zaman aralığında düşünmeye fırsat buldum ve bunun neden böyle olduğunu düşündüm. Böyle olmasının sebebi kendimi biraz rahat hissetmem. İki yayın paylaştıktan sonra bloğuma(eskiye göre) yorum ve ziyaretçi akını olması beni amaçlarıma doğru taşıyan bir yada iki küçük adımı temsil ediyor. Bundan dolayı haliyle bende bir rahatlama oluyor ama zannedilmesin ki yorumlardan ve ziyaretçilerden rahatsız değilim keza çok memnunum. Ama arka arkaya yayın yazmama rağmen ziyaretçi ve yorum sayısı beklentilerimin altında kalırsa bu beni yeni bir yayın yazma konusunda tetikliyor. Biliyorum mantıksal olarak doğru ama ters işleyen bir sistem :) Bunu değiştirip tam tersine; ziyaretçi, beğeni, takipçi.... gibi olumlu koşullarla paralellik gösteren bir düzen ve disiplin sizleri bekliyor bloğumda. Bu süre zarfında düşündüğüm ikinci bir şey ise bir seri başlatmak.  İlk baş