Merhaba arkadaşlar yine uzun bir aradan sonra yazıyorum. Gerekli olan disiplini hala sağlayamadım ve ne yazıcam diye kendimi yedim durdum ama yine aklımdan geçenler dışında yazacak bir şeyler bulamadım.
Öncelikle girizgahımızı yazımın daha net bir şekilde ve anlaşılabilir olması için bilgilendirme şeklinde başlayalım. Hala çözülemeyen sırlarıyla tüm Dünya ya hüküm eden bir organdan bahsedeceğiz. BEYİN ! Beyin sayısız sinir hücresinin bir araya gelmesiyle oluşan 1.5 kilodan hafif bir organımızdır. Çözebildiğimiz kadarıyla bahsedecek olursak beyinde ayna nöronlar(sinir hücreleri) denen bir gurup özelleşmiş hücre gurubu vardır. Bu hücrelerin amacı taklit etmektir. O yüzden ayna nöronlarının temel amacı ilk zamanlardan itibaren (doğduğumuz andan itibaren ) vahşi doğayı taklit ederek hayatta kalma becerileri geliştirmeyi amaçlamaktır ama insan beyni (bildiğimiz) en gelişmiş beyin yapısı olduğu için bu yapı bize sadece basit taklit becerisi sağlamakla kalmıyor aynı zamanda empati olayını da mümkün kılıyor. Bu da demek oluyor ki bu hücreler bizde o kadar gelişmiş durumda ki duyguları sadece görerek anlayabiliyor ve taklit edebiliyoruz. İşte beynin küçük bir mucizesi !
Tabi ki bu yazıya size beyini anlatmak için başlamadım :) Şimdi de düşündüklerime geçelim :) Ben hiç bir zaman bir şeyi anlamak için illa da yaşamak gerektiğini düşünmezdim(büyük olaylar hariç). Çünkü her şeyi hayal gücüme bırakırdım ve o halleder ve o bana hayalini kurduğum durumda nasıl hissettiğimi hissettirir diye düşünürdüm. Cümleden de anladığınız üzere eskidendi bu düşüncem. Peki fikrimi ne değiştirdi ? Başıma bir olay geldi ama bütün burada anlattıklarımı bir olay üzerinden anlatmak yerine örneklerle ilerleyeceğim.
Şimdi gözlerinizi kapatın ve hayal edin diyeceğim ama blogger olmanın kötü yanı da bu gözlerinizi kapattıramıyorum :D Neyse diyelim ki ara sıra kendinizi az da olsa kötü hissediyorsunuz ve rutin hastane kontrollerinde kronik bir rahatsızlığınız olduğu ortaya çıktı. Normalde bir kaç anı saymazsak aslında çok iyisiniz ama artık o damgayı aldınız ve artık ömür boyu her sabah bi ilaç yutmanız gereken , üç ayda bir yenilerini almanız gereken ve bir kutusunu normalde almak isteseniz 50 tl gibi fiyat ödeyeceğiniz ama artık raporlu olduğunuz için 3 kutusuna 7 lira verdiğiniz (7 liranın da 5 lirası muayene ücreti bu arada ) bir ilacınız var. Şimdi bunu bir düşünün. Nasıl hissederdiniz ? Bu gerçekten zor bir soru ! Bir adım geri gelip duygulardan uzak bi şekilde olaya bakacak olursak her sabah ömrünün sonuna kadar düzenli olarak kahvaltıdan sonra bir ilaç yutacak ve ters giden bir şey olursa doktora gideceksiniz ! En somut haliyle olay bu ama bu kadar basit değil maalesef ki ! Olay aslında şöyle. Sürekli tetikte olmanız gereken bir olay. Bundan sonra vücudunuzda gerçekleşen en ufak değişiklikleri bile takip etmeniz gerekecek , Nerede olursanız olun sürekli yanınızda taşımanız gereken ve bi yerden sonra lanet edeceğiniz ilacınız olacak. Aylık kontroller ve değişmeyen hastalığınız veya hatta gittikçe ilerleyen! Gerçekten hiçbir şey olmasa bile her kahvaltıdan sonra ilaç atmak bile başlı başına bi eziyetmiş. Üç hafta hasta olunca fark ettim ya bunu ömür boyu yapsaydım diye düşündüm ve ürperdim.
Bu yazıyı okuyan ve bahsettiğim durumda olan arkadaşlar burada amacım kesinlikle yaşamınızı yermek değil sadece sizleri anladığımızı söyleyip duruyoruz ve bunun sadece sanılsama olmaktan fazlası olmadığını anlatmak istiyorum.
Her zaman hayal edebiliriz ama her zaman ayna nöronların hissettirdiklerine güvenemeyiz ! Bu canımız çok dondurma çektiği bi anda dondurma reklamı izlemek gibidir. O dondurmanın gerçekten tadını alırsınız yada aldığınızı düşünürsünüz :) Demem o ki dondurma yediğinizi hayal edeceğinize o dondurmayı yiyin o zaman tam anlamıyla anlamış olacaksınız :D
Kendi atasözümü de icat ettiğime göre kapanışı yapabilirim :) Tabi ki gidip ne varsa yaşamayacağız ama unutmayın ki hayal etmek sadece anlamaya hazırlıktır gerçek duygunun yerini tutmaz o yüzden ön yargılar çok gereksizdir. Anımsadığınız ve tatmak istediğiniz duyguları yaşamanız dileğiyle kendinize çok iyi bakın :)
Öncelikle girizgahımızı yazımın daha net bir şekilde ve anlaşılabilir olması için bilgilendirme şeklinde başlayalım. Hala çözülemeyen sırlarıyla tüm Dünya ya hüküm eden bir organdan bahsedeceğiz. BEYİN ! Beyin sayısız sinir hücresinin bir araya gelmesiyle oluşan 1.5 kilodan hafif bir organımızdır. Çözebildiğimiz kadarıyla bahsedecek olursak beyinde ayna nöronlar(sinir hücreleri) denen bir gurup özelleşmiş hücre gurubu vardır. Bu hücrelerin amacı taklit etmektir. O yüzden ayna nöronlarının temel amacı ilk zamanlardan itibaren (doğduğumuz andan itibaren ) vahşi doğayı taklit ederek hayatta kalma becerileri geliştirmeyi amaçlamaktır ama insan beyni (bildiğimiz) en gelişmiş beyin yapısı olduğu için bu yapı bize sadece basit taklit becerisi sağlamakla kalmıyor aynı zamanda empati olayını da mümkün kılıyor. Bu da demek oluyor ki bu hücreler bizde o kadar gelişmiş durumda ki duyguları sadece görerek anlayabiliyor ve taklit edebiliyoruz. İşte beynin küçük bir mucizesi !
Tabi ki bu yazıya size beyini anlatmak için başlamadım :) Şimdi de düşündüklerime geçelim :) Ben hiç bir zaman bir şeyi anlamak için illa da yaşamak gerektiğini düşünmezdim(büyük olaylar hariç). Çünkü her şeyi hayal gücüme bırakırdım ve o halleder ve o bana hayalini kurduğum durumda nasıl hissettiğimi hissettirir diye düşünürdüm. Cümleden de anladığınız üzere eskidendi bu düşüncem. Peki fikrimi ne değiştirdi ? Başıma bir olay geldi ama bütün burada anlattıklarımı bir olay üzerinden anlatmak yerine örneklerle ilerleyeceğim.
Şimdi gözlerinizi kapatın ve hayal edin diyeceğim ama blogger olmanın kötü yanı da bu gözlerinizi kapattıramıyorum :D Neyse diyelim ki ara sıra kendinizi az da olsa kötü hissediyorsunuz ve rutin hastane kontrollerinde kronik bir rahatsızlığınız olduğu ortaya çıktı. Normalde bir kaç anı saymazsak aslında çok iyisiniz ama artık o damgayı aldınız ve artık ömür boyu her sabah bi ilaç yutmanız gereken , üç ayda bir yenilerini almanız gereken ve bir kutusunu normalde almak isteseniz 50 tl gibi fiyat ödeyeceğiniz ama artık raporlu olduğunuz için 3 kutusuna 7 lira verdiğiniz (7 liranın da 5 lirası muayene ücreti bu arada ) bir ilacınız var. Şimdi bunu bir düşünün. Nasıl hissederdiniz ? Bu gerçekten zor bir soru ! Bir adım geri gelip duygulardan uzak bi şekilde olaya bakacak olursak her sabah ömrünün sonuna kadar düzenli olarak kahvaltıdan sonra bir ilaç yutacak ve ters giden bir şey olursa doktora gideceksiniz ! En somut haliyle olay bu ama bu kadar basit değil maalesef ki ! Olay aslında şöyle. Sürekli tetikte olmanız gereken bir olay. Bundan sonra vücudunuzda gerçekleşen en ufak değişiklikleri bile takip etmeniz gerekecek , Nerede olursanız olun sürekli yanınızda taşımanız gereken ve bi yerden sonra lanet edeceğiniz ilacınız olacak. Aylık kontroller ve değişmeyen hastalığınız veya hatta gittikçe ilerleyen! Gerçekten hiçbir şey olmasa bile her kahvaltıdan sonra ilaç atmak bile başlı başına bi eziyetmiş. Üç hafta hasta olunca fark ettim ya bunu ömür boyu yapsaydım diye düşündüm ve ürperdim.
Bu yazıyı okuyan ve bahsettiğim durumda olan arkadaşlar burada amacım kesinlikle yaşamınızı yermek değil sadece sizleri anladığımızı söyleyip duruyoruz ve bunun sadece sanılsama olmaktan fazlası olmadığını anlatmak istiyorum.
Her zaman hayal edebiliriz ama her zaman ayna nöronların hissettirdiklerine güvenemeyiz ! Bu canımız çok dondurma çektiği bi anda dondurma reklamı izlemek gibidir. O dondurmanın gerçekten tadını alırsınız yada aldığınızı düşünürsünüz :) Demem o ki dondurma yediğinizi hayal edeceğinize o dondurmayı yiyin o zaman tam anlamıyla anlamış olacaksınız :D
Kendi atasözümü de icat ettiğime göre kapanışı yapabilirim :) Tabi ki gidip ne varsa yaşamayacağız ama unutmayın ki hayal etmek sadece anlamaya hazırlıktır gerçek duygunun yerini tutmaz o yüzden ön yargılar çok gereksizdir. Anımsadığınız ve tatmak istediğiniz duyguları yaşamanız dileğiyle kendinize çok iyi bakın :)
Yorumlar
Bende hersabah gozumu acar acmaz ilac aliyorum. Artik aliskanlik yapti unutmuyorum bile:) Ama takip etmem gereken ince detaylara yok. Olanlara acil sifalar ve sabirlar ve cokca da moral diliyorum. Guzel bir yazi. Kalemine saglik.