Ana içeriğe atla

DUYGU SELİ-1-KORKU

Merhaba arkadaşlar.  Hep geç kalıyorum.  Çünkü bi düzenim yok. İki yayınım arasında bazen bir kaç gün bazen aylar oynayabiliyor ama bu son zaman aralığında düşünmeye fırsat buldum ve bunun neden böyle olduğunu düşündüm. Böyle olmasının sebebi kendimi biraz rahat hissetmem. İki yayın paylaştıktan sonra bloğuma(eskiye göre) yorum ve ziyaretçi akını olması beni amaçlarıma doğru taşıyan bir yada iki küçük adımı temsil ediyor. Bundan dolayı haliyle bende bir rahatlama oluyor ama zannedilmesin ki yorumlardan ve ziyaretçilerden rahatsız değilim keza çok memnunum. Ama arka arkaya yayın yazmama rağmen ziyaretçi ve yorum sayısı beklentilerimin altında kalırsa bu beni yeni bir yayın yazma konusunda tetikliyor. Biliyorum mantıksal olarak doğru ama ters işleyen bir sistem :) Bunu değiştirip tam tersine; ziyaretçi, beğeni, takipçi.... gibi olumlu koşullarla paralellik gösteren bir düzen ve disiplin sizleri bekliyor bloğumda. Bu süre zarfında düşündüğüm ikinci bir şey ise bir seri başlatmak.  İlk başta bu fikir aklıma geldiğinde kendi bloğum için düşünmüştüm ama sonra bunu beğenen tüm blogger arkadaşlarımın da deneyebileceğini düşündüm.  Diğer bloglar hakkında kesin bir şey söyleyemem ama BİR ÇİFT LAF adına bir seri başlatmak istiyorum.  Peki bu seri nasıl bir şey olacak? Belli başlı duygular vardır(Korku,  heyecan , üzüntü...) Bunlardan bir çoğunu günde arka arkaya adeta bir " DUYGU SELİ " gibi yaşarız.  Bu duyguları anlattığımız yayınlar serisi oluşturmanın eğlenceli olacağını düşünüyorum.  Hadi başlayalım! Benim başlayacağım ilk duygu KORKU olacak. Çünkü çoğunlukla özellikle de hayatımın son bir-iki ayını sadece KORKU içinde geçirdiğim için hem kolay olacağından hemde güzel bir siftah için bunu seçtim.  Sesinizi duyar gibiyim" Bir-iki ay kadar korkacak ne olabilir ki "  Herkesin bir korkusu vardır ve ben kimsenin korkusunu hafife almam. Çünkü bana basit gelen o korkular o insanlara hayatının en zor zamanlarını yaşatabilir. Şöyle bi düşününce ne kadar korkak olduğumu anladım :) Bunlardan biri de dişçi.  Dişçi kesinlikle fobilerim arasında kendine güzel bir yer bulabilir.  Arkadaşımın doğum gününü kutlarken pastadan sonra yemek için karışık çerez de almış alış verişe giden arkadaşlar( Ben arkadaşlarımın midesi çöplük gibi olduğu için pastadan sonra çerez sıkıntı olmuyor :D ) Ben öğütücü gibi çok hızlı tüketirim önüme konulan pastayı çabuk bitirince çerezden bi avuç aldım. Kendime kola koymak için avucumda kalan 3-5 parçaya baktım kabuklu bi şey göremeyince attım hepsini ağzıma.  Atmaz olaydım çiğner çiğnemez çatırt etti bi şey.  Çan fıstığı ödümü koparmıştı ama bi şey olmadı diye şükrettim yine ucuz anlattım diye düşündüm. O kadar şiddetli bir sese rağmen bişey olmamasına hayret edip dilimle sürekli kontrol ediyordum. İşte o zaman olan oldu. Sol alt çenedeki büyük azı dişimin içinden iki küçük parça koptu ama beni o kadar da endişelendirmedi. Gözüme çok küçük gelmişti( dişin kendisi ne kadar ki zaten :D) aynaya bakınca fark ettim meğerse dişimin içinde bir krater açılmış. Annem( Maşallah doktor gibidir. Kendisi " doktor iğne verir " dedi mi iğnesiz dönmesiniz eve :D) içi çürük kesin kanal tedavisi dedi. Cümlenin içinde kanal tedavisi kelimelerini duyduktan sonra kanımda adrenalin bi anda tavana vurdu. Korkmaya başladım neredeyse anneme yalvaracaktım ne olur kanal tedavisi olmasın diye. Adrenalin insanı hayatta tutmaya yarayan mucizevi bir hormondur. Adrenalin daha hızlı koşmayı ,olası kanamalara karşı kanın pıhtılaşmasını hızlandırır , daha hızlı ve bağlantılı düşünme , uzuvlardan birinin kopmasına karşın kan kaybını azaltmak için kanın ana gövdede toplanmasını , gözlerin daha iyi görmesini , miktarı yüksek seviyedeyken yorgunluğa acıya direnci arttırmaya yarar. Gerçekten de kulağa mucize gibi gelmiyor mu ? Taktir edersiniz ki bütün bunlar vücudun enerji ihtiyacını şaha kaldırır ve vücudun çok fazla bu halde kalması ona zarar vermeye başlar. Böyle bir durumda vücut acil duruma geçer. Bu gerçek bir acil durumdur ve insan şok diye tanımlanan hale girer felçli gibi ( hiçbir şey hissetmemek için ) hareketsiz durur, gözler açıktır ama tepki yoktur. böyle bir durumda iç organlar paketlenir( etraflarındaki zar kalınlaşır ve iç organları korur ) Bu durum adrenalinin birden kesilmesinden meydana gelir. Kusura bakmayın konu sağlık olunca bi bilgi verince durmam zor oluyor kendimi tutamıyorum. Toparlayacak 12. Doctor'un da dediği gibi KORKU BİR SÜPER GÜÇTÜR. Kanımdaki adrenalin miktarının birden artışını net bir şekilde hissedebiliyordum. Tabi yerden sonra sakinleştim ve bunu düşünmeye başladım. Net olan tek bir şey vardı kesinlikle korkuyordum ve kanal tedavisini düşünmek bile bana büyük bir rahatsızlık veriyordu. Diş fırçasını eline almayan ben günde üç defa dişlerimi fırçalamaya başlamıştım. Her fırçaladıktan sonra dişimi kontrol ediyordum içinde diş macununun köpüğü kaldığı için beyaz görünüyordu ( kendimi avutmaya hazır olduğum için ) içinin çürük olmadığına inandırdım ve bu iki hafta kadar sürdü :D Ta ki bi gün yemekte sol tarafımda lokmayı çiğnerken çok anlık şiddetli bi ağrı hissettim( tipik bir sinir ağrısı çeken bilir :D) bu artık çürüdüğünü ve çürüğün sinirlere ulaştığının bi göstergesiydi. Yani doktora gitmenin ve kanal tedavisinin kaçınılmaz olduğu gerçeği. Bu dişimden 6 yıl önce bu dişimin üstündeki dişimi kanal tedavisi yaptırmıştım o yüzden bütün bu abartılı korkumun sebebi bu diş. Üstteki dişim çene kemiğine kadar çürümüştü ve iki iğne yapılmasına rağmen acı dolu bir saat geçirmiştim ( yani saate göre. Bana soracak olursanız ömrümden ömür gitti :D). BU dişimin de operasyon sırasında bu denli ağrıyacağını düşünüyordum çünkü tek bir tecrübem vardı ve sonuçlar ortadaydı. Siz olsanız ne düşünürdünüz? Randevu almak için doktoruma gittim şansıma yurt dışındaymış ve bir hafta sonra gelecekmiş. Yani iki hafta hiçbir sey yapmadan bekledim bi hafta kendimi hazırladım (psikolojik olarak ) bi hafta doktorumun dönmesini bekledim yani totalde tam bir ay bekledim. Doktora gittiğimde dişimin kırıldığı için çürümediğini aksine çürüğü için kırıldığını söyledi. Randevumu beklerken artık gerçekten bıkmıştım bütün bu korkulardan ve kendime dediğim tek şey şuydu ' Ne bu korkuyla nede bu dişle sonsuza kadar yaşayamazsın ikisinden de kurtul ' Artık eskisi kadar korkmuyordum çünkü korkmaktan bıkmıştım. Ama tüm bunlar o sandalyeye oturana kadarmış :D Oturduğum an ilk halim geri geldi kalbim deli gibi atmaya başladı kanımın basıncını başta kulaklarımda olmak üzere vücudumun her yerinde hissetmeye başladım damarlarım yırtılacakmış gibiydi. Ama size ne olduğunu söyleyeyim hiç bir şey hissetmedim hem de hiç bir şey. Hatta bir şey hissetmediğimden o kadar rahatlamıştım sanki ağzımın içinde saniyede 3000 devirle dönen bir alet yokmuş gibi doktorumla sohbet ediyordum ( o bana sorular soruyordu bende el hareketleriyle anlatmaya çalışıyordum ) Daha ben hiçbir şey hissetmeden bitti dedi. O an tüm dünyalar benim olmuş gibiydi: Çoğunuz için bunun empatisini yapmak zor olabilir o yüzden farklı bir şekilde anlatıyım. KPSS ye gireceksiniz ve 95 üstü almanız gerekiyor bunun için hazırlanıyorsunuz ve sınava girdiğinizde soruların toplama çıkarma işlemleri olduğunu görüyorsunuz işte benim o andaki ruh halim tam olarak bunun gibiydi. Korkuyla bu kadar zaman geçirince neden her duygu gibi gerekli olduğunu anlıyor insan: KORKUYU anlıyor insan. Korkunun temel amacı canlıyı hayatta tutmaktır. Korkusuz olduğunuzu düşünün bi yırtıcının karşısında sakin bir şekilde durabilirdiniz yada uçurumun iki yamacı arsına kurulu ipte hiçbir güvenlik önlemi almadan yürümeyi kabul ederdiniz ve muhtemelen iki seçenekte de ölürsünüz. Tabi yırtıcılar la savaşmayı bilen , olanları eğiten insanlar var yada dediğim şekilde hiçbir güvenlik önlemi olmadan o ipte yürüyen insanlar ama söylediklerimi kendiniz için düşünün ve söylediklerimin özünü yakalamaya çalışın. Bu yazıyı okuyan tüm blogger arkadaşlarım dan da bunun gibi bir duygu seçip tamamen özgün bir şekilde yorumlamaları. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Yorum bırakmayı unutmayın. Sevgiyle kalın :)

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Öncelikle yüreğinize sağlık..! Korku kavramını yazınızda da hissettirerek anlatmayı ustalıkla becermişiniz.Her ne kadar bu yazının sonu ne zaman gelecek dediysem de; yazınızdan kopamadım.Üç dört kez protez yaptırıp; sonra da takma dişe teslim olan bir kişi olarak ; kanal tedavinizdeki korkunuz bana komik gelecek kadar basit bir korku haline gelmiş olsa da; espiriler ile ve akla gelmeyecek kıyaslar ile(KPSS) , aile ortamının sıcaklığından ve arkadaş ortamının sıcaklığından da yararlanarak yazınızı akıcı kılmışınız..!
Fazla detaycı olmak ve birçok insanın yaşadığı bir korkuyu anlatırken bu detayları maksimum tutma mecburiyetinizi hisetmeniz; okuyucuyu ve sizi yormaktan başka bir şeye yaramaz..!? Bu arada aralıklarla Bloğunuzu ziyaret etmeniz konusundaki savunmanız güzeldi..! Ama unutmayın; BEN GENÇ BLOGGER KARDEŞİMİ NAÇİZANE BEĞENİYORUM VE DAHA SIK YAZILAR BEKLİYORUM. UNUTMAYIN ..! DUYCAN UZUN SEVDİĞİNİ ÖVMEZ; YERDEN YERE VURUR...!? SEVGİ İLE KALIN..! D.U
Aslan DEMİR dedi ki…
Değerli abim öncelikle yorumunuz için sonrada tam yerinde yaptığınız tespitler için teşekkür ediyorum. Daha nice diş operasyonları var. Kanal tedavisi benim için korku diğer operasyonlar ise tam bir kabus :) Dediğiniz gibi ayrıntılıcık bende max. seviyede. Bunu yazının taslağını hazırlarken de yazıyı temize geçirirkende farkettim. Bunun amacı okuyucularımın benim yaşadığım hisleri eksiksiz hissetmelerini istememden kaynaklanıyor. İnsan sevdiğini yerden yere vuracak ki karşısındaki kusursuz olsun. Daha sık yazmaya çalışacağım. Sizde aynı şekilde seviliyorsunuz. Sevgi ile kalın
Unknown dedi ki…
elinize emeginize saglık bunalmadan okudum ve yazılarınızı takibe alıyorum iyi calısmalar dilerim :) -eminmetin.com.tr
Aslan DEMİR dedi ki…
Çok teşekkür ederim sağolun :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELİRSİZLİKLER

Anlaşılmazdır insanoğlu hemde çok büyük oranla. Çevremizde ki insanları TAM anlamıyla anlamanın ne kadar zor ve hatta bazen imkansız olduğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Çevremizdeki insanlar kadar bizlerde öyleyiz aslında. Benim bir düşüncem var biliyorsunuz "Yanımızdan öylece sessiz sedasız geçen herkes bizim hayatımız için birer figüran ama gel gör ki biz de diğer insanların yaşantısında bir figüranız." Yani herkes bize göre ne kadar anlaşılmazsa bizde diğer herkes için en az o kadar anlaşılmazız. Kendimize başkasının yerinden bakamıyoruz ama zaman zaman insan kendini bile anlayamıyor. Etrafında dönen olayları , kendisinin olaylarının içindeki yerini ,olayların nasıl böyle bir hal aldığını çözemez ve birden kendisini kocaman bir karmaşıklığın içinde bulur.Bazen insanın nefesi çıkmaz , sanki etrafındaki herkes ellerini senin boğazına dolamış gibi gelir ve sen bir saniye durup ardına baktığında nasıl bu hale geldiğini anlayamadığın kaosun ortasında bulursun kendini. Haya

Uzun Bir Aradan Sonra

Merhaba arkadaşlar. Biliyorum uzun zamandır yazamadım ama malumunuz ki üniversite sınavlarını atlatmamız gerekiyordu. Bu senede şansımızı deneyelim dedik. Hazır giriyorken hazırlıklı girelim diye çalışmak için bloğu biraz ihmal ettim. Sınavı atlattıktan sonra daha fazla ayrı kalmamak lazım diye düşündüm. Bundan sonra düzenli bir yayın serisi oluşturmaya özen göstereceğim. Bundan önceki yayınlarımda aklıma gelen konularda eleştiriler yazıyordum veya küçük öykücükler yazıyordum anlayacağınız dengesiz yayınlar olusturuyordum ama bundan sonra daha düzgün ve daha kararlı yayınlar oluşturmaya çalışacağım. Bidaha ki sefere görüşünceye kadar allahaısmarladık

İçinde Bulunduğumuz Durum

Biz insanlar hep uğraş içindeyiz.hep bir planlar , hep bir şeyleri halletmeye çalışırız ama bu işler asla planladığımız gibi yada hayal ettiğimiz gibi gerçekleşmeye bilir. işte hayat ta bu dur zaten sen planlar yaptıkça başına gelen şeydir hayat. şimdi benim açımdan düşünecek olursak. Durmaksızın devam eden bir yarışın parçasıyım. benim gibi milyonlarca kişinin içinde bulunduğu yarışta bulunma sebebimiz GELECEĞİMİZİ  palanlamakmış. Bu yarışta değişen tek şey yarışçılar. Bugün yarışan bensem yarın başkası ama sistem hep aynı.Herkes bir şeylere zorlanıyor ve hiç sorgulamadan o eylemleri gerçekleştiriyoruz. Bunlardan biride bu yarışı herkes gibi oynayarak tamamlamaz san bir geleceğin yokmuş gibi gösterilmesi.  Biz de "Hı madem öyleymiş bizde öyle yapalım " diyerek herkesin yaptığını yapıyoruz. Evet bunları bende yaptım belki ama gerçekleri gördükten sonra keşke yapmasaydım diyiyorum. Mesela bizi kurtaracak olan şey çok ders çalışmak mı ? HAYIR kesinlikle değil. Herkes birbirin